30 Mart 2012 Cuma

Doganın Yabancı Dili

Yagmur…Sadece bir su damlasi;okyanusta milyarlarcasi var.Ama colde yagan yagmur…Bazen gunduz yagar yagmur gunesin isiklari gecer damlalarin icinden sanki tum sevdiklerimizle el eleymisiz gibi…Bazen baharda yagar yagmur her bir damlada sevdiklerimizin yuzlerini goruruz birer birer…Hep derler olurken film seridi gibi gecer omrun gozlerinin onunden iste bahar yagmurlarida oyuncalari sadece sevdiklerimizden olusan, mutlu sonla biten filmler gibidir…Bazen gece yagar yagmur sesi urkutur insani,korkarsin cunku simsek eslik eder yagmura;dikenle gul gibi…Bazilarimiz icin tum cektigimiz cilelerdir gecenin karanligina gizlenen yagmurlar,sesi hep o acilari hatirlatir,sanki elinden tutar yatagindan kaldirir,sigarani yakar gibi…Bazen sonbaharda yagar yagmur sanki her damla ayriliklarimizi hatirlatir gibi…Zaten ruzgarlar soguk eser sonbaharlarda,yagmur tenimize degmesin diye saklaniriz hep;hatirlamak istemedigimiz,kactigimiz anilarimiz gibi…Bazen kisin yagmaz yagmur soguktur,cok soguktur dusemez yer yuzune kar olmadan;gunahkarlarin cennete kabul edilmeyisi gibi…Her kar tanesi farklidir,yagmur kadar saf ve anlamli degildir,ama orter yeryuzunun karanliklarini ama gececi..erir gider..susup icimize attiklarimiz gibi..yok olur gider..ya da hapsolur toprak altina..Bazen yazin yagmaz yagmur sicaktir,kavurucu sicaktir;buhar olur gormez kimse yeryuzunde…Ozlem olur yazin yagmur bu dunyadan gocup gidenlerin icimizdeki yansimasi gibi…Bazen hep yagar yagmur bize bir seyler anlatmak istermis gibi…Bazen hic yagmaz yagmur yine bize bir seyler anlatmak istermis gibi…Yagmur…Sadece bir su damlasi;herkesin anilarinda milyarlarcasi var…

25 Mart 2012 Pazar

Gercek Dunya//Yalan Adam

Bir adam..Bulutlara bakıyor,sevdigi her seye benzetiyor..Sigaranin dumani gibiler bulutlar ama tene degemeyecek kadar uzak..Hatta daha beyaz gibiler,ucup gitmiyorlar da..Ne hissetse guzel,bulutlar ona burunuyorlar,ama uzak.Dokunamiyor yine sadece gecmisinde kalip,hatirladikca mutlu olduklarina,bulutlar onlar olsa da.Gunes kacip,bulutlar kaybolunca sigara arkadasi oluyor.Gunes acip,bulutlara kavusunca gulumsemeleri eslik ediyor.Bazen yuce daglara yakinlar bazen sacmasapan bir ucaga..Masumiyetiyle ovunuyor olsa da gecmisine mudahil olmus kotuluklerin de varligini inkar edemiyordu adam..Bunu kendine itiraf edemezdi ama yagmurlarla gelen sonbaharin bulutlari siyahti,kotuluklere burunuyorlardi,onlar olmadan beyaz bulutlara kavusamiyordu..Kara bulutlar itiraf ettirmisti kotuluk olmadan iyiligin olmayacagini adama..Yasamak zorundaydi,herkes gibi o da ihtiyaclari icin cabaliyordu,bulutlardan ayriliyordu zaman zaman,ama ona kusmezlerdi hic,beklerdiler.Bazen gunes oyle siddetle parliyordu ki kiskancligindan tum bulutlar yok oluyordu korkusundan..Sakallarini sevmezdi ama yillar hediyesini sakallarini beyaz renge buruyerek vermisti adama.Cunku kesemedigi,uzattigi sakallari bulutlari hatirlatiyordu,ama yakin.Bir gun yine tahta pencerenin arkasindan seyreylerken bulutlari kapkara oldu dunyasi,kisa sureli bir karanlikti ama anladi,olum yakin.Cok sevdigi beyaz sakallari aslinda olum elcisiymis,onu alip goturecekmis..Sonra dusundu,keske insanlari sevseydi,onlardan mezarini yuce bir dagin tepesinde bulutlara yakin bir yere yapmalarini isterdi.Degerini bilemedigi,gecmisine ittigi,bulutlara giydirdigi mutluluklarina yakin olurdu,ama biliyordu dokunamazdi yine.Sonra bir gun uyudu,uyandiginda bulutlarin arasindaydi,dunyaya dogru bakti,mezarini gordu,ruhunun bedeni gibi esir olmadigini anladi,gulumsedi ve penceresinin arkasindan bulutlara bakmayi,aynada kendisini gormeyi ozledi,uzamis sakallarini gogsunde hissederken....Gecmis guzellikler uzak,hayaller uzak,sigara yakin,olum yakin...

Gercek Otesi Bir Masal

Hic yasanmamis bir zamanda muazzam yakisikli bir soylu kisi yasamis.Varligina inanilamayacak kadar guzel,kugu gibi zarif kadinlarla gecmis hep yasanmamis yillari.Belirsiz bir aralikta yalnizligiyla mucadeleye girismis.Bu gizemli yaris aninda bir kadin kesmis onunu cesaretle.Yakisikli soylu gormezden gelmis,ona ragmen yalnizligiyla yarisa devam etmeye direnmis.Yoruldugu bir anda fark edivermis nereden geldigi mechul kadini.Yalnizligi yarisi onde goturunce bakti olmayacak kendini kandirmakta bulmus cozumu.Mechul kadına karsi askimsi hisler hissettigine inandirmis kendini.Kadin imkansizi yakalamiscasina adamis kendini esi bulunmaz yakisikliya.Olculemeyecek bir zaman sonra yakisikli aliskanligina yenik dusercesine siddetlendirmis hislerini.Kadin imkansizinin aciziyetini gorunce hayal kirikligina ugramis.Geri adimlar atmaya baslamis,ellerini hala yakisikliya uzatirken.Derken geri attigi adimlari ellerini yakisikliginin ellerine dokunamayacak kadar uzaga tasimis kadini.Potansiyelinin olcusunun arttigina inanan kadin genel iliski kurallarina ihanet etmemek istercesine donmus arkasini basmis gitmis,terk etmis yasananlari.El degmemis bir ceylan gibi dolasmaya baslamis kurumus bir okyanus tabaninda.Saymadigi kadar uzunlukta ilerlediginin farkina vardigi bir anda fark etmis imkansizini geride birakip yalnizlikla dansa giristigini.Bir guvercin yollamis yakisiklidan haber getirsin diye.Yalnizligiyla girdigi yaristan kopmamisti yakisikli.Hatta geride birakmisti yalnizligini acimasizca.Guvercin donunce anlatmis bunlari ceylan rolundeki soysuz,silik kadina.Kadin yasanmisliklarina sevinmis,biran dusunmus onsuzluguna uzulmus,sonra bir kez daha imkansizligini anlamis yakisiklinin,sasirmamis ve hep uzaktan izlemis yakisikliyi her zaman oldugu gibi.

Birinci Perde

Bir film gibi hayat ya da hayat gibi bir film izledigimiz.Ne filmler gercek oluyor ne hayatlar film.Boylesi ancak filmlerde olur zaten derken yalan soylemiyor muyuz kendimize?Korkuyoruz daha fazla acinin varligina inanmaktan.Nasil olur da insan boylesine dayanabiliyor,yasamak icin nerede,nasil,kimde anlam buluyor...Boyle sorularla sikistiriyoruz kendimizi koseye,ama nasilsa film diyoruz,az zaman sonra unutuyoruz.En kotunun belirsizligi belki de bizi korkutan.En kotuyu dusunsekte hep daha kotusu yok mu?Boyle dibini goremedigimiz cukurlarla dolu bir dunyada bizi tutan yasama sevincimiz,hayallerimiz,kiskancligimiz,yarislarimiz mi?En kotu senaryolarin basrollerini bu topraklarda yasatan hayalleri mi?Her hedefin,hayalin,kiskancligin,yarisin icinde birisi ya da birileri var,hayati yasamaya deger kilanlar onlar.Biri eksilirse kotuye doner senaryo ama bitmediyse film kalanlardandir.Tumu yok olsa dahi bizi biz yapan yakinimizdakilerin,baska kotu senaryonun mahvolmuslari bizi tutar.Nasil yapar,daha kotu senaryosunu bize anlatir,hissettirir,elini uzatirsin kurtarmaya calisirsin tutmak istersin yapamazsin o daha mahvolmus o daha derine dusmustur cukurda.O zaman anlarsin en kotu senaryonun basrolu olmadigini ve tutunursun hayata.Bu en kotunun belirlenemeyisi kurtarir yok olusu hak edenleri.Yargilanamaz,sorgulanamaz,yadirganamaz onlar.Yok olmayi hak edecek kadar cok degil acimiz,daha kotuyu elbet duyacagiz.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kendi Kendine Konusanlar Kervani

Kendi kendine konusanlara deli derler diye ogretirler hep bize daha kucucukken.Daha kucucukken ogreniriz onyargiyi.Deliler goruruz kendisiyle konusan,korkariz,dislariz.Kucuklugumuzu kaybedince,masumlugumuzu yitirince,soylenenleri degil de kendi dusunduklerimizi yasamaya baslayinca anlariz delilerin farksizligini.Herkesin kendi kendisiyle konusarak cozdugu dertlerinin olabilecegini biliriz.Konusmanin ses cikarmaktan farkli anlamlarini kesfederiz.Dusunmenin de aslinda kendi kendimizle sessizce konusmak oldugunu ogreniriz;zaten kendisinden baskasina anlatamayacak kadar agirsa insanin icine attiklari sesin bir anlami kalmaz;bagirarakta konussa,sessiz de konussa kendisiyle duyduklarinin siddeti hep aynidir.Buyudukce yasayarak ogreniriz bunlari;buyumenin yaslanmak olmadigini yasamak oldugunu da ogreniriz.Karsi karisyayken sustuklarimizin da kendi kendine sessizce konustuklarina sahit oldugumuzdaysa anlariz yanliz olmadigimizi,kendi kendisiyle konusanlarin ne kadar da cok oldugunu.Boyleyken,konusmaktan fazla susarken;insan sadece anlasilmayi bekler,kendisini anlatmaya calismadan anlasilmayi bekler.Gucu yetmez gonul almaya,ozlemeye,aglamaya...Ama her insan kendine gore en cok sevendir,en cok ozleyendir,en cok dusunen kaygilanandir.Duygusallikta herkes kraldir,digerleri kole.Kendi kendine konusanlar kervanina girmissen bir kez hep bu duygu egoistliginin esiri olursun.Anlatamazsin kendini,hissettiremezsin duygularini,hep ezilir duygularin,karsindaki hep cok sever,cok ozler,cok dusunur seni ya da oyle zanneder,evet oyle zanneder,anlamaz.Caresizlik duraginda inince bir kere tekrar hayat yolculuguna cikmak zor geliyor insana,duruyor,sessiz sessiz konusuyor kendisiyle,herkese susuyor,anlatamiyor ama anlayis bekliyor.Bu kervana kimler katilir,kimler ayrilir bu kervandan bilinmez,ne zenginler ne fakirlere eslik eder burada bilinmez,ne yabancilar susar karsilikli bu kervanda bilinmez;ama bu kisa zamanda yetisebilmek icin mutlulara deneme yanilmadansa guvenip dimdik durmayi ya da guvenip yenilip yikilmayi secmek gerek.

18 Mart 2012 Pazar

Caresizlige Kadar

Birisi bir yerde,bir zaman,bir sekilde caresiz kalmissa,elinden bir sey gelmemisse,icine atmissa olanlari,donup arkasini gitmek zorunda kalmissa eger gercekten yasamaya baslamis demektir.Her sey o anlari hatirlatir,en gecmisidir o gercek dunyaya getiren caresizlikler,en baglayici onlardir hayata.Arkadasi daha arkadas,sevgiliyi daha sevgili,kardesi daha kardes,babayi daha baba,hayati daha hayat yaparlar.Tum caresiz kalmislarin cigliklarini o zaman duymaya baslarsin,o zaman anlarsin kaybedecek hicbir seyi olmayanlarin en caresizler oldugunu.Ne para,ne guc,ne makam,ne saygi,ne sevgi hicbiri onune gecemez olanlarin.Deger bilmek icin gec kalmaktir caresizlik.Yillar geciyor ama yillar gececek mi bilinmez,belki gecirecek sadece bir gun kalmistir;caresizlige,caresizliklerine deger verdiklerimizin sadece bir gun kalmistir.Hesaplasmalarin dunyasinda olmadigimizi anlamak icin caresiz kalmayi beklemek zorunda degiliz,yalniz kalarak intikam alamayiz kimseden ya da yalniz birakarak.Aslolan arkadas dedigine,sevgili dedigine,kardes dedigine,baba dedigine deger vermektir,caresizlige kadar beklememektir.

15 Mart 2012 Perşembe

Siyah Papatya

Kime sorsan bilir papatyanin beyazligini,hatta beyaz deyince papatya aklina gelenler de vardir.Ama siyah papatyalar da acar bazilarimizin anilarinda.Aslinda beyaz karsilanirlar ama siyah ugurlanirlar.Neyi bekledigimizi bilmedigimiz cok bosluklu zamanlarin cicekleri onlar,kararsizlik tohumlarinin cicekleri.Belkilerin sebep oldugu secimlerin suladigi cicekler onlar.Hayal ettigimiz yuksek katlardaki dairelerimize cikan merdivenlerde verdigimiz molalardaki anlik sevinclerimizin cicekleri onlar.Ama beyaz papatyalardaki gibi onlarinda ortalari sari.Kararsizdik,belki diyorduk,molalarin bitecegini biliyorduk ama basamaklari dinlenmeden,kararli kararsizliklar yasamadan,belkilerle risk almadan ne bekledigimizi bilemezdik;bu yuzden ortalari sari,bazen gozukmeyecek kadar az sari ama sari.Hepimizin siyah papatyalarinin eserleri beyaz papatyalarimiz,hani beyaz deyince aklimiza gelen papatyalar.Bazen yalniz kalinca,sessiz kalinca siyah papatyalarimizi gunese cikaririz,gun yuzunu gosteririz.Cunku gozardi edilmeyecek bir gercek vardir ve en can alici noktadir;soyle ki bizim siyah papatyamiz bir baskasinin,baskalarinin beyaz papatyasi olacaktir.Siyahta olsa,beyaz da olsa solmaz papatyalar anilarda.

14 Mart 2012 Çarşamba

Bildiginiz Sigara

Bildiniz sigara ama sizin bildiginiz.Saati gec bu sigaranin belki de erken cunku sabah cok yakin.Bir pencerenin onunde,sessizken,sari isikla aydinlanirken sokak.Dusunurken ama oyle normal dusunurken degil cektigin nefes,esen ruzgar,dalip gittigin sari sokak hicbir anlam ifade etmezken,camin parmakliklarini,dudagina yaklasan izmariti,dudagina degen parmak uclarini hissetmezken.Dusuncelerin insanin canini acittigini anladigi saatlerin sigarasi bu,zararini umursamayacak kadar agir gelenleri dusundugunuz anlarin sigarasi.Sokakta yururken,yine sabaha yakin saatlerde,parmakliklarin arkasindaki bir pencerede,beyaz atletli,beyaz sacli,burus burus yuzlu bir adami gorup kendinizi onun yerine koydugunuzda akliniza gelen sigara bu,evet o biterken bize ayni saatte yine pencerede sigara icebilecegimizi ama asla ayni tarihte ve ayni guzel bedenle olmayacagini hatirlatan sigara bu.Bildiginiz sigara ama sizin bildiginiz,ama bir sigara degil bin sigara ictigimiz ruhumuz yukselip bedenimiz topraga kavusuncaya dek.

Bir Huznun Hikayesine Gulduk

Bir kac kahraman,ama birbirlerinin kahramanlari onlar.Ait olduklari yerlerdeyken bir gun,ama birbirlerinden ayri yerlerde.Kahramanlardan birinin gunu kotu olur,ama en kotu gunu degil,daha kotusu de olur.Bir pazartesi gunu saat gunduzun ortasini biraz gecmisken,ama bu sefer gecerken biraz durupta gectigi bir gun.Kahramanlardan birinin varligini anlamlandiran kelimelerden birisinin yok oldugu bir gun,ama oyle siradan bir kelime degil.Boylesi bir gunun ertesinde kahramanlar bir araya gelir,ama caresizcesine.Otururlar bir odada,ama gozleri yerde.Kotu gunundeki kahraman kurtarinca yerden gozlerini hepsi bu bir isaretmiscesine eslik ederler bakislarina,ama yine caresizcesine.Varligindan yitiren kahraman icindeki karanligi tutar bir nefes gibi,ama gulumser digerlerine.Paylastiklari gulumsemeleri hatirlatan cumleler kurar icindeki karanligi itercesine,ama sadece onlarin icinde olduklari anilaridir anlattiklari.Sonra bir bir artar gulumsemeler eslik eder diger kahramanlar ona,ama hepsi anlar karanligi kovma vakti oldugunu.Sonra kotu gunundeki kahramanin acilarina gomulunce topragin altina,yani paylasinca acisini toprakla bir bir uzaklasir kahramanlar yanindan,ama ait olmadiklari ve birlikte olduklarini sehre gitmek ve hikayenin bas kahramanini beklemek uzere.En kotu gunu degil demistim ya hani,cunku en kotu gunun devami yoktur,bas kahraman zamana yenik dusercesine doner onlarin yanina,bekledikleri icin,birlikte ama ait olmadiklari sehre.Hepsi bilir o odada o gun bir huznun hikayesine gulduklerini,ama birbirlerinin kahramanlaridir onlar;cunku anlamsizca yanyana olmak isterler,merak ederler birbirlerini,bos bir gunu tuketecekte olsa birlikte tuketirler,cayin icisini anlamlandirmak icin de olsa yanyana olurlar.Bazen karsilikli susarlar,bazen birisi konusr hic birini dinlemez,dusunurler;hepsinin dusunmeleri gerekenler vardir,sadece bas kahraman icin degildir kotu gunler.Kotu gunlerin sahipleri de bas kahramanlar da degisecektir hepsi bilirler.Birbirlerine kizarlar,birlikteyken yalniz hissederler,iclerine attiklarini kusarlar birbirlerine ama sabah olunca yine caylarini icerken birbirlerine gulumserler,ama iclerinden geciyordur elbet hepsinin gelecekte,farkli diyarlarda,farkli insanlarin kahramanlari olacaklari.Birisi yalnizligin kahramani,birisi askin kahramani,birisi dostlugun kahramani,birisi vefanin birisi derdin birisi acinin kahramanidir onlarin ama onlar hep birbirlerinin kahramanlari.Evet hepsi biliyordu o gun bir huznun hikayesine guldukleri,ama ayni hikayenin kahramanlari olduklarini unutmadan.Bazi hikayelerde kahramanlar ve siradanlar vardir,ama bu hikayede sadece kahramanlar var ve sadece kendi kendilerinin kahramanlari onlar.Onlarla bir huznun hikayesine gulduk huznumun hikayesine gulduk ama biz bir huznun hikayesinde gulduk,bazilarimiz kirmizi,bazilarimiz beyaz,bazilarimiz mor ve hala guluz kirmiziyiz,beyaziz,moruz ama bir gun solacagiz. 

13 Mart 2012 Salı

Golge:Bir Benlik Uyarlamasi

Kime sorsan bilir papatyanin beyazligini,hatta beyaz deyince papatya aklina gelenler de vardir.Ama siyah papatyalar da acar bazilarimizin anilarinda.Aslinda beyaz karsilanirlar ama siyah ugurlanirlar.Neyi bekledigimizi bilmedigimiz cok bosluklu zamanlarin cicekleri onlar,kararsizlik tohumlarinin cicekleri.Belkilerin sebep oldugu secimlerin suladigi cicekler onlar.Hayal ettigimiz yuksek katlardaki dairelerimize cikan merdivenlerde verdigimiz molalardaki anlik sevinclerimizin cicekleri onlar.Ama beyaz papatyalardaki gibi onlarinda ortalari sari.Kararsizdik,belki diyorduk,molalarin bitecegini biliyorduk ama basamaklari dinlenmeden,kararli kararsizliklar yasamadan,belkilerle risk almadan ne bekledigimizi bilemezdik;bu yuzden ortalari sari,bazen gozukmeyecek kadar az sari ama sari.Hepimizin siyah papatyalarinin eserleri beyaz papatyalarimiz,hani beyaz deyince aklimiza gelen papatyalar.Bazen yalniz kalinca,sessiz kalinca siyah papatyalarimizi gunese cikaririz,gun yuzunu gosteririz.Cunku gozardi edilmeyecek bir gercek vardir ve en can alici noktadir;soyle ki bizim siyah papatyamiz bir baskasinin,baskalarinin beyaz papatyasi olacaktir.Siyahta olsa,beyaz da olsa solmaz papatyalar anilarda. 

Maske:Benden Bana Tavsiye


Seneler tuketirken tecrubeler biriktiriyoruz,dogrular ediniyoruz.Bunlar belki bizim degerlendirmelerimizle dogan dogrular belki dogru dedigimiz insanlardan edindiklerimiz.Kendi dogrularimizdan bahsederiz aslinda bunlarin bircogu uzerimize yapismis kalintilar.Yillar gectikce benimseriz,kendimizin yapariz.Degismeyen deger yargilarimiz yapariz,tutarlilik sanip gururla arkasinda dururuz.Nasil cesitli etkilerle bezeyerek edindiysek farkli etkilerle de guncellemeyi denemeyiz.Bu katiligimizin sonucunu maskenin azabiyla oderiz.Etkilenme asamasini tamamladigimizi, etkileme evresine geldigimizi dusundugumuz de asla tavsiyelere kulak asmiyor gibi,hep bizim soylediklerimiz hayatin kotuluklerine karsi koruyan zirhlarmis gibi,bizi hayatta one geciren silahlarmis gibi davraniriz maskelerimizin ardinda.Aslinda duyduklarimizin cogunun yillarca dogru sandiklarimizdan daha dogru oldugunu biliriz.Ama tavsiyeleri uygulamanin buyukluk oldugunu kabullenmeyiz.Sonra bu rol yaptigimiz parodi bitince,maskemizi cikarip tum ogutleri,hayatimizin yonunu tam tersine cevirecek olsa bile uygulariz.Bunu sadece biz degil karsimizdakiler de yapar onlarda maske takar.Maskelerin ardinda rol yaparak geciyor degerli ve kisa omrumuz.Aslolan birbirimize ihtiyac duydugumuz,yalnizligin katil oldugu dunyamizda kendi dusuncelerimize koru korune baglanmadan;etkilenmeyi,hayran olmayi,ornek almayi,tavsiyelere saygi duymayi,dogrularimizin en dogru olmadigini unutmamayi bilerek maskelerden vazgecmektir.

11 Mart 2012 Pazar

Bir Sorumsuzluk Davası

Hayallerinde yalnız kalanlar var.Küçücükken bağlanırlar bir ideale,en yücesidir bu ulaşılmak istenenlerin.En büyük reklamlarıdır karakterlerinin,bu hayali haykırmak çevresindekilere.Tüm benlikleri bu yola adanmıştır,ve zamanla girilen savaşın zaferi çarpar kalplerinde.Olmak istedikleri yere açılan kapıdan girince yalnızdırlar hep hayal ettikleri gibi.Zamanla girilen mücadelenin evrilmiş halinden zevk alırlar, çünkü sonunda elde edilen zafer ömürlerini adadıklarıdır.Ama kapının şatafatının ardında çamurlu yollar,zoraki maskeler vardır.Bu lekelere bulanmadan aşılmak istendikçe engeller hayat onları yıpratır ve bir gün son kez uyanırlar hayallerinin dünyasında,yine yalnız ama bu sefer mutsuz.Yalnızlığa uğurlandıkları dünyaya dönerler ama bir daha asla kendileri olamazlar…Böylelerinden çalınmıştır hayalleri,en istedikleri en uzaklaştıkları olmuştur.Devamında ne bir hayal ne bir hedef gülümsetemez onları.Farklıdırlar çünkü ikinci el bir ruh taşırlar.İşte benim davam bu yüzden sorumsuzluk davası.

Bir Esirin Rüyası

Eskimis anilardaki dokunulmamis yesilliklerin ortasinda bir evde,sabaha yaklasan saatlerde,yagmurun catiya vurusunun ahenkli sesiyle uyandim.Yirmili yaslardaydim.Kendimizi avutmak icin tukettiklerimizin sarhosluguyla dalmistim uykuya,hatirlamiyordum eve gelis asamalarimi.O yaslarda hep cesurduk,hep sarhostuk.Karanliga uyanmistim.Doganin en yukseginde en yesilinde oldugumuzdan elektrik kullanmazdik,ay isiginda gecerdi gecelerimiz.Yavasca dogruldum,oksurdum,kim bilir kac sigaranin dumani dolmustu cigerlerime.Tahta kapiyi actim,gicirtisini severdim,gulumsedim.Disarida bir nefes cektim cigerlerime safti,temizdi de bana yabanciydi yakti cigerlerimi.Ben bana yakisani yapip sigara yaktim,cektim,gozlerim kapandi hosluktan,sevdigim duman halkalarindan yaptim.Sabah cok yakindi gece maviye donuyordu.Cok sevdigim hic eskimeyen patikada yurumeye basladim.Yataktan kalktigim gibi cikmistim disariya,soguktu ama ozgurluk sicak.Yurudukce yaslaniyordum,yuzumde cizgiler olusuyor,saclarim sakallarim beyazliyordu.Yurudum,yurudum,yurudum…Yesiller azaliyor,yagmur diniyor,gunes dogacagina daha da karariyordu hava…Sigaram bitti,geriye dondum,demir parmakliklar vardi,tuttum salladim acilmiyorlardi…Geriye dondum karanlik kapkaranlik…Bir ses duyuyordum;kalk,kalk,uyan,uyan…Gozlerimi actim,kogustaki yatagimdayim,kahvalti diyordu bir yabanci.Omrumu mahkum ettikleri kucuk,kalabalik odadaydim.Oyle cok yil tuketmisim ki ruyalarimin sonunda bile hep esirim,uyandigimdaki esaretimi biliyormuscasina…Yine bir sigara,adini bilmedigim bir gun,bir dahaki ruyanin sonuna kavusamamaya,ozgur uyanmaya…

Duyguya Feda!

İlk nefeslerimize eşlik etti gözyaşlarımız;anlamsızlardı,duygusuzlardı.Zamanla duygularımızın fiziksel sonuçlarına katlanmanın otesine gectik,hissettik.Hissetmeye başlayınca belirginleşir  tüm seçimlerimizi duygularımıza feda ettiğimiz.Bazılarımız para,bazılarımız yuva,bazılarımız baba,bazılarımız hayat feda ederiz duygularımıza.Tecrübe de işe yaramaz duygularımızın esaretinden kurtulmaya.Bazen düşünürüz neleri feda edeceğimiz adına,ama düşüncelerimizi de arındıramayız duygularımızdan.Farklı değerde farklı etkide bir sürü duygu…Duygularımızı hak eden farklı yakınlıkta farklı önemde bir sürü insan..Duyguya feda ettiklerimiz,her ne olursa olsun,maddi ya da manevi sonucları acıtmış olsa da mutlu etmiş olsa da pişman etmese…Bu mutluluk ya da acıyı dünyamıza kabul ettiklerimiz derecelendirir.İşte bu kadar önemliyken yakınımızdakiler;onların sebep oldukları duygularımız her şeyimizi feda etmemize değiyorsa eğer onları ancak ölüm yok eder…Bazen arkadas,bazen kankardeş,bazen kardeş,bazen bir sevgili,bazen bir baba….bazen anne….